15 Ocak 2010 Cuma

Çocuk Sinemalar.
Günlerim film setinde geçerken asıl sinemayı unuttutuğumu fark ettim. İstanbul'da yaşarken İstanbul'u kaybetmek gibi bir şey bu. İstanbulu belirleyen o gün batımı silueti sabah akşam yerli yerinde duruyor. Çocukluk sinemalarının tadı eski bir lezzet gibi damağımda. Bu tadı yeniden ortaya çıkarmadan sinema üzerine bir şeyler yapamayacağımın farkındayım.
Bu arada çok ilginç bir şeyi daha fark ettim. Benim sinemayla il karşılaşmam 1947 yılının Maksim sinemasında gerçekleşmişti. Babam ailece sinemaya götürmüş olmalıydı bizi. Gösterim başladıktan sonra karanlıkta yerlerimizi almıştık. Karşımda birden dev suretler halinde beliren insan yüzlerinden korkmuştum. Ayrıca film planlarını birbirine bağlıyamıyor tek tek
izleyebiliyordum. Bir süre sonra korku ve sıkıntı dayanılmaz bir hale gelmişti.Dışarı çıkalım, diye
tutturduğumu hatırlıyorum. Bu gün film setlerinde planlar kopuk kopuk bilinç altıma yerleşiyor.tatsız bir yığın oluşuyor belleğimde. Çocukluğumdaki aynı karanlık sinema sıkıntısını duyuyor gibiyim.