23 Ocak 2009 Cuma

Gecemiz gündüzümüz "Ergenekon" olunca kırk yıl öncesine gittim. Ankara Devlet Konservatuar'ın son sınıfında 'Öğrenci Derneği'ne başkan seçilmiştim. Piyanist Ersin Oyman ile Komposizyon öğrencisi Sarper Özsan yardımcılarımdı. Bu tür sudan sepetten işlere hiç bir zaman yüz vermemişimdir. Ama okuldaki gruplar arasında dengeyi sağlamam adına oy birliği ile başkanlık üzerime yıkılmıştı. O günlerde Pariste meşhur 68 kuşağı öğrenci hareketlerini başlatmıştı. Bizde de İşçi partisinin gençlik kolu durumunda Fikir Kulüpleri Federasyonu kurulmuştu. Komposizyon öğrencisi olan Sarper Özsan'ın ısrarı ile bir akşam üzeri Konur sokaktaki eski bir apartmana gittik. Soğuk bir gündü. Kapıdan girerken "Ankaranın taşına bak" türküsünün bir ilahi gibi okunduğunu duydum. Apartman dairesinin salonu balık istifi doluydu. Islak kösele ve yoğun bir ter kokusu dayanılacak gibi değildi. Kalın siyah bıyıklı hayli geçkin bir genç akortsuz bir sazla türküye eşlik ediyordu. Daha sonraları bu derbeder atmosferin Devrimciliğin temel jargonu olduğu öğrenecektim. Sarper Özsan'a, orada daha fazla kalamayacağımı söyledim. Sarper'in kırıldığına emindim. Sonuçta o kaldı ben kendimi sokağa attım. 1969 yılının Haziran ayında Devlet Konservatuarı'nı birincilikle bitirdim.Ve aynı hafta Devlet Tiyatrolarına stajiyer sanatçı olarak girdim. O günlerde Sarper Özsan, bizim Kocatepedeki eve geldi. Öğleden sonra Dil Tarih Öğrenci derneği başkanı Celal Kargılı'nın meclisi protesto etmek için bir öğrenci eylemi yapacağını, bizim de katılmamız gerektiğini söyledi. Sarperi bir daha kırmak istemiyordum. Sarper Özsan 'ın bu ısrarında gizli bir meydan okumanın olduğunu sezdiğim halde kabul ettim. "Öğrenci başkanısın madem, sen de eylem koy!" demeye getiriyordu. Her neyse, eylem yapılacak toplantı yeri Akay yokuşunun başladığı yerdi. Bizim eve bir kilometre uzaklıkta var yoktu.Celal Kargılı çok karizmatik, sevimli, deli dolu bir kıdemli öğrenciydi. Daha sonraları Adana milletvekili oldu, epeyi ses getirdi. Sonra da genç yaşta öldü. Toplantı mahallinin hemen yanı İflas etmeden önce Öğretmenler bankasının genel müdürlük binası olan yapı o günlerde bir inşaat sahasıydı.Toplanan kızlı erkekli öğrenci gurubunun içinde kılksız bir kaç kişinin o inşaattaan tuğla taş kiremit getirip bir bahçe duvarının arkasına yığdıklarını gördüm. Sarper'e " Bu taşlar neyin nesi ?"diye sormama vakit kalmadan, Sarper'in o tipsiz heriflerle taş tuğla topladığını gördüm. Bana göre işler değildi bunlar.
27 Mayıs darbesini günü gününe yaşadığım için, salaklık mevzuunda deneyimliydim. Uzatmayayım bir ara sivil bir emniyet görevlisi megafon ile Celal Kargılı'yı Büyük Millet Meclisine yaklaşmamasını ikaz ettiğini duydum. Sivil emniyetçi Meclis'e şu kadar metre mesafede gösteri yürüyüşü yapmanın ceza yasasının şu maddesine göre yasak olduğunu tane tane söylüyordu .Ben Sarper'e gideceğimi söyledim. Ama tam o sırada "Furuko" denilen toplum polisinin Meclise doğru yürüyen gençleri coplayarak topladıklarını gördüm. Bir yandan yağmur gibi taşlar uçuşmaya başlamıştı üzerimizden. Sarper taş atmak için duvarın arkasına koşarken ben akay yokuşuna doğru hızla yürüyerek uzaklaştım oradan.
Bir gün sonra YeniOrtam gazetesi Celal Kargılı'nın eylemini manşet yapmıştı. Kapı çalındı "Aa yine Sarper Özsan. İçeri girmiyor benim hemen çıkmamı istiyordu.Giyindim çıktım. Eylem sırasında göz altına alınanlara destek olmak için Büyük Adliye'ye gitmemiz gerekiyormuş. Tamam gidelim dedim. Anafartalar caddesin gittiğimizde Adliye'nin önündeki dar kaldırıma yığılmış öğrencisi az, tipsizi, çakalı çok bir kalabalık gördüm. Karma karışık kalabalık Adliyenin demir kepenkli büyük kapısına saldırıyordu. Tam o sırada şiddetli bir firen çarpma sesi duydum. Bir Mamak münibüsünün önünde fırlatılmış bir yastık gibi asvaltta sürtünerek kayan bir insan gövdesi gördüm. Adliyenin kapısından polislerin kovduğu kalabalıktan birinindi bu cansız gövde. Sonradan öğrendiğime göre adı Savaşmış gencin . Üniversite öğrencisi de değil. Sitelerde götür getir işleri yapıyormuş zavallım. Bir gün sonra Yeni Ortam gazatesi Polisin öldürdüğü genç bu gün toprağa verilecek diye yazıyordu bu trafik kazasını. O gün İşçi partisinin Mithatpaşa caddesindeki genelmerkezine gittik Sarperle. Başkan Mehmet Ali Aybar, devrimlerin kan ve göz yaşı ile başarıya ulaşacağını söyledikten sonra partilililerden topladığı beşlik onluk banknotlardan oluşan bir tomar parayı Bilal Mogol'a cenaze masrafı olarak verdi. Sitelerede mobilyacıların ayak işleine koşturan zavallı Savaşı, Asri mezarlığın seçkin parsellerinden birine gömdük. İmamın dualarına amin dememek için daha önceden gereken direktif verilmişti. Mezar örtüldükten sonra
Zülküf Küpeli oradakilere devrimci andı yaptırdı. Çok değil bir hafta sonra Sovyetler Birliği tankları Çekoslavakya'ya girdi.
Bu Ergenekon dalgaları kırk yıl sonra nasıl anlatılır acaba?

Hiç yorum yok: