13 Şubat 2008 Çarşamba

Arena Tiyatrosu

Taksim meydanından Sıraservilere girip soldaki kazancılar yokuşunun girişini geçip yürüyünce küçük bir konsolosluk binasına tepeden bakan on katlı bir yapı vardır.Bu yapının en üst katı 60lı yıllarda Arena Tiyatrosu idi.Binanın sahibi,aynı zamanda tiyatronun patronu ise Abdullah Ziya Kozanoğlu adında tarihi romanlarıyla ünlü bir zattı.Yıldırım Önal bir yıl öce Devlet Tiyatrosundan ayrılarak tiyatronun sanat işlerini üzerine almış, iki güzel oyunla İstanbul'u sarsmıştı Bu oyunlar, Işık Yenersu ile birlikte oynadıkları Bernard Show'un"Sezar ile Kleopatra" ,Üner lsever ve Sezer Sezinle oynadığı "Büyük Kulak"adlı bir fransız komedileriydi.Müthiş sükse yapmıştı Yıldırım Önal.Ama sezon sonuna doğru içki problemi kendini göstermeye başlamış meğer. Tiyatro kadrolu oyuncuların parasını ödeyebilmek için bir yaz oyunu gündeme getirmişti.Oyun İzmir fuarı için hazırlanacak, yeni sezon da bu hazır oyunla açılacaktı.Yıldırım Önal ile tanışıklığım o yıl sınav parçamı Konservatuarda seyretmesiyle başlamıştı.Aslında Yıldırım Önal, başka bir öğrencinin sınav parçasını seyretmak için gelmiş imiş okula.Tesadüf ben de o sırada sahnede O'neill'in Milyoncu Marco adlı oyununu bana yardımcı olan arkadaşlarımla prova ediyormuşum.Arka sıralardan izlemiş yaptıklarımı.Çok hoşuna gitmiş.Çalışma bittikten sonra kutladı.Bu ara bir kaç hareketi,şöyle yapsan daha iyi olur dedi.Sevinçten uçuyordum ben. Yıldırım Önal o yıllarda bütün erkek oyuncuların idolü idi. Gerçekten muhteşemdi sahnede.Komediyi de dramı da olağan üstü ustalıkla oynuyor,yazıldığı her oyun kapalı gişe gidiyordu.Böyle bir devin benim için herkesin içinde iyi demesi akıl almaz bir övgüydü.Yıldırım Önal ile Arena Tiyatrosunun 5.kat asansörünü çıkarken bunlarımı hatırlamışrım bilmiyorum.Kendimi Abdullah Ziya'nın bir karşısında .Antika bir kütüphaneye benziyordu yüksek yazıhanes.Abdullah Ziya da 1.90 boyunda elli yaşının üzerinde dev gibi bir adamdı.Konuşması agrasifti bu yüzden kekeliyordu."Bak delikanlı"dedi Abdullah Ziya"Seni, kimseyi beğenmeyen biri beğeniyor."Yıldırm önalı gösterdi."Hadi açık edeyim" dedi."Hocalarına sordum seni.Cüneyt de, Mahir de seni beğeniyor,güveniyorlar.Sona sekreteri Hatice Körmükçü'ye dönüp tekst verin delikanlıya dedi.
Ben şaşırmış kalmıştım. Ama sevinçten, güvençten uçuyordum Yine dekonuşulacak şeyler vardı Abdullah Ziya ile.ben sizi romalarınızdan tanıyorum efendim.KızılTuğ,Sarı Beniz,Bizans Zindanları gibi bir çırpıda okunan sıradan şeylerdi hepsi de.Sanıyorum bir dönemin milliyetçileri Üç Silahşorler, Pardanyanlar gibi fıransız milliyetçiliğini kabartan romanlara çok itibar ediyor, benzerlerini yazmaya çalışıyorlardı.Abdullah Ziya" Şimdi fırsat bulup karalayamıyorum.Yazsam iyi olur ama yazamıyorum.Her neyse aramıza hoş geldin delikanlı.Bir ara nüfus kağıdını da bırak bizim Haticye gerekeni yapsın.Ben" yalnız efendim" dedim"benim bir sorunum var.Yatılı öğrenciyim ben.Okuldan İzin almadan sahneye çıkarsam okuldan atılırım." Abdullah Ziya kimden alacağız o izni?"Mahir Canova bölüm başkanımız.O izin verebilir." Abdullah Ziya "Az önce konuştum telefonda" dedi"O da bir oyun yönetecek önümüzdeki sezon".Ben "Resmi izin başka şey efendim dedim.Abdullah ziya antika telefonu kaldırdı "Bana Mahir Canova'yı bağlayın" dedi. Mahir Hoca birazdan bağlandı Yüksel Palasta yemekteymiş.Abdullah ziya çok samimi konuşuyordu Mahir beyle.Sonra bir ara bana baktı"Delikanlı burada, yanımda" dediSonra oldu bu iş gibi bir işaret yaptı.Sona Yıldırım Önal'a döndü, Ahmet'e söyleyelim otel ayarlasın delikanlıya dedi.Yıldırım Önal ile çıktık.Koridorun sonunda Ahmet Kozanoğlu'nun odasın uğradık Orada Sekreter Hatice bir tiyatro oyunu teksti ile bir zarf verip imzamı aldı.Zarfın içindeki belliki paraydı.

Hiç yorum yok: