11 Şubat 2008 Pazartesi

giderayak

İlk seyrettiğim tiyatro temsili olarak Bursa Amerikan kolejini vermişim.Oysa Bursa'ya tayin olmadan önce İstanbul'da Hadımköy yolu üzerinde Ömerli adında bir yerleşim vardır.Dünyayı ilk algıladığım yerdir orası.Asker olan babamın şark hizmeti sırasında Kars'ta dpğmuşum. Ama kars'a dair en ufak bir iz yoktur hafızamda.Edirne demiryolu hattının üzerinde ihtiyari bir tren durağı idi Ömerli.Önce bir köylünün evinde kiracı olarak kalmıştık.Sonra boş bir arazide iki odalı bir yer yaptırmıştı babam.Tren yoluna inen sırtlarda bir sahra alayı konuşlanmıştı.Askerler,katana denilen ir macar atlarının çektiği top arabaları, yeşil renkli muşambalarla örtülmüş cephane sandıkları kol tertibinde upuzun geçerdi evimizin önünden.Sonra Çatalkaya denilen mevkiden top sesleri duyulur, gök yüzünde bembeyaz bulut topları oluşurdu.O silaha bu yüzden top denildiğini sandım durdum. Ağabeyim o köyün ikokulunda birinci sınıfa gidiyordu.Ben iki sene sonrs Bursa'da gidecektim ilkokula.Okulun tatile gireceği gün okulun bahçesinde bir temsil vermişti öğrenciler.Çocuklardan biri hırsız rolündeydi.Simit çalmıştı galiba hırsız olan çocuk. İki öğrenci hırsız çocuğu yakalayıp mahkemeye, hakim huzuruna çıkarmışlardı. Hakimler iki kız, bir erkek öğrenciden oluşuyordu.Hırsız çocuğa beş sene ceza kesmişti mahkeme.Kestilen cezayı bir kız çocuğuda tuğla parçasıyla okulun önündeki çimento satıha yazmıştı. Bu kadardı oyun.Ama kadın seyirciler hıçkırarak ağlıyorlardı.Annem de dahildi onlara.Ben de Hırsız, mahkeme, hakim kavramlarını il kez o okulun bahçesinde duymuş oldum.

Hiç yorum yok: