18 Şubat 2008 Pazartesi

Provalar

Arena tiyatrosunda provaya başladığım zaman yirmi yaşındaydım.Kargalar Okulu adindaki oyunda bir Fransız Kolejinin sahtekar müdürünü oynuyordum.Karşımda yılların Altan Karındaş'ı vardı.O günlerde Zeki Alasya daha oyunculuğa başlamamıştı.Oyunun dekorunun yapımında yardımcı olarak çalışıyordu.Benim oyunda kullanacağım beyaz peruk ve sakalı İstiklal caddesinde bir peruk atelyesine o götürüp getiriyordu.Kıvırcık saçlı yumuşak yüzlü, hafif kekeme bir gençti.Ali Yalaz'a takılıp dururdu.Ali Yalaz hepimizin büyüğüydü.Camsı açık mavi gözleri,sarı bıyıkları, saçları dökük çabucak kızaran bir yüzü vardı.Benim rolümün ona verilmemiş olmasını sindiremiyor gibiydi.Komedide içtenlik kurtarır oyuncuyu.Ama ben sahtekar bir adamı nasıl içten oynayabilirdim?Burada takılıp kaldım.Oysa o adamda kendi sahtekarlığında içtendi.Bu dünya başka türlü yürümezdi
onun gözünde.Adamın sahtekarlığını unuttuğum gün tip ortaya çıkmaya baladı.Bana ne sahtekarlığından herifin.Sahtekarlık onun adı gibiydi.Ada bakarak rol çizilir mi?Unuttum adamın sahtekarlığını.Çok sempatik, çok sevimli bir adam gezinmeye başladı Kargalar okulunda.Komik değildim .Kendince alabildiğine haklı, şikayetçi, öfkesi burnunda bir adam olmuştum..Altan Karındaş provalarda sürekli gülüyordu bana.Yıldırım Ağabey mutluydu.Ama hiç bir şey söylemiyordu.
İzmir'deki ilk temsilde Altan Karındaş'ın provalarda güldüğü her yer seyirciden büyük reaksiyon alacaktı.

Hiç yorum yok: