11 Şubat 2008 Pazartesi

Ne yazabilirim diye düşünürken ilk seyrettiğim tiyatro geldi aklıma. Sanırım dört yaşındaydım. Bursada'daki Amerikan kolejinde bir yıl sonu müsameresine götürmüşlerdi beni.Tabi o gittiğim salonun Amerikan Koleji olduğunu daha sonraları araştırarak öğrenecektim. Çocuklar temsil veriyorlardı. Göz alıcı renkli kostümler içindeydiler. 23 nisan bayramlarında özellikle kız çocukları renkli grapon kağıdından yapılma garip kılıklarla törene katılırlardı.Biri ece olurdu,biri pamuk prenses, külkedisi filan. Bu tür garipliklere aşinaydım. Ama kolejdeki oyun ingilizce oynandığı için hiç bir şey anlamıyor değil, o çocukların konuşma bilmediklerini sanıyordum.Bir takım garip, kulak tırmalayan seslerdi salonda çınlayan.O yıllarda evimize daha radyo girmemişti.Yoksa yabancı bir dili bu kadar garipsemezdim. Söyledikleri şarkılar da benden çok uzaktı.Belki deçok sesli söylüyorlardı. Müzik olarak gramofonun dört tane taş plağındaki türküleri, mahalle düğünlerinde çalınıp söylenen oyun havalarını, hamamlarda kadınların söylediği kıvrak türküleri ve tabii çocuk saymacalarını biliyordum.Henüz okula başlamadığım için daha"Korkma sönmez"den korkmamıştım.O temsile beni sanıyorum Memnune Hanımın kızı Nezahat götürmüştü.Okul Bursa'nın Setbaşı semtinde olduğuna göre başka kim olabilir.Memnune Hanım yeniliklere açık bir kadın olmalıydı.Erzincan büyük depreminden sonra Erzincandan çıkmıştı, Bursa'ya yerleşmişti.Annem ile akarabalık dercesinde bir yakınlığı vardı.Biz ona Memnunehanım teyze derdik.Kocası Bursa merkez postahanesinde telgraf şefiydi. Çok zayıf eli kolu titreyen yaşlıca bir adamdı.İleri derecede akşamcıydı sanırım.Babam bir yeşilaycı kadar içki ve sigara karşıtı olduğu için aralarında bir diyalog gelişmemiş olmalıydı.Memnune Hanım iki de bir "Asri" olun derdi.Onların evinde sofra masada kurulurdu.Ben sandalyeye tünemekte zorlanırdım.Bir kere yere kapklandığımı acıyla hatırlıyorum.Çok zordu masada yemek yemek.O yıllarda yer sofrası kurardı annem.Tas kebabıyla birlikte pişen pilav yapardı.Pilavın artasına gömülü küçük bakır tası kaldırdığı zaman et parçacıklarından buharlar çıkar, etin salçası pilava sızardı.Etli yaprak dolmalarını fındık kadar sarardı. Yer sofrasına tepsiyle gelirdi su böreği filan...Memnune Hanımlarda yemeğe kalmaktan hiç hoşlanmazdım.Bir gün Memnune hanım asrilik adına Bursa halk evindeki bir keman resitaline götürüyor bizimkileri.Babam askeri liseden, fakülte yıllarından aşina batı müziğine.Annem ne yapsın.O konserin kabusunu yıllarca anlattı durdu."İçim ezildi gıygıydan, dişlerim ağzıma döküldü sandım. "Memnune hanımın terziliği de vardı galiba.Anneme biçki dikiş,terzilik gösterdiğini hatırlıyorum. Şüphesiz Amerikan kolejindeki ingilizce temsile beni ya Memnune Hanım , ya da kızı Nezahat abla götürmüştür.O gün, o salonda beni etkileyen şeylerin başında balkonda oturduğumuz için aşağıya düşme korkusunu yenip kendimi oyuna kaptırdığım anlardaki ışık oyunları ve bir ara sahneye pamuktan karların yağmasıydı.Yine de çocukların o garip seslerle konuşması yüzünden canım acımış olarak hatırlıyorum o günü.

Hiç yorum yok: